9 Nisan 2024 Salı

İşlenmiş Etler - Teknoloji

İşlenmiş etler kanser yapabilir. Dünya Sağlık Örgütü işlenmiş etleri tavsiye etmemektedir. Çünkü günlük 50 gram işlenmiş et tüketmenin kanser riskini %17 arttırdığı verisine ulaşmıştır. İşlenmiş etin zehir olarak düşünülmesinin nedeni budur.

Lezzet iyileştirici gıda katkı maddeleri ete eklenir. Sonra ete ısıl işlem uygulanır. Böylece etteki mikroorganizmaların ölmesi sağlanır. İşlenmiş et budur. Kanser riskini arttırdığının düşünülmesinin nedeni kullanılan gıda katkı maddelerinden birinin sodyum nitrit olmasıdır. Peki et endüstrisi ete neden sodyum nitrit katmaktadır. Taze et bekletildiğinde hemen bozulmaya başlayacaktır. Oysa sodyum nitrit katılarak işlenen et bozulmaz. Etin raf ömrü uzar. Aksi taktirde, tüketiciler kanser olmadan çok önce başka hastalıklara yakalanacaklardır. Sodyum nitrit başta Clostridium cinsine ait patojen bakteriler olmak üzere diğer bazı patojenlerin gelişimini engellemektedir; zira Clostridium öldürücü bir bakteridir! Yani tüketiciyi korumak için iyi niyetle sodyum nitrit katılarak et işlenmektedir. Ayrıca ürüne özgü kür lezzetini ve rengini verir.

Çok eskiden beri etlerin bozulmasını önlemek için tuz kullanılırdı. Aslında o da pek sağlıklı sayılmazdı. Böbreğe zarar verebilir. Daha önemlisi tuz da kanser yapabilir. Et endüstrisi standartlar ölçüsünde çok az miktarda sodyum nitrit kullanmaktadır. Şuanda eti korumak için sodyum nitrit kullanmaktan daha iyi bir yöntem görünmüyor. Endüstri etleri korumak için sodyum nitrit kullanmayacak olsa başka ne kullanabilirki!

Birileri etleri korumak için sodyum nitrit kullanmaktan daha iyi bir yöntem keşfederse, endüstri buna itiraz etmeyecektir. O birileri zengin olurdu. Çünkü endüstri onların yöntemlerini kullanmaya başlardı. Nitekim endüstri tuz kullanmayı bırakmıştı, sodyum nitrit kullanmak keşfedildiğinde...

Ispanakta doğal olarak bolca nitrat vardır. Nitratların bir kısmı insan vücudunda nitrite dönüştürülür. Zaten ıspanak bekledikçe ya da ısıtıldıkça içeriğindeki nitratlar nitrite dönüşecektir. Hatta bu yüzden ıspanak zehirlenmesi diye bir hastalık vardır. Bu garip değil mi! Acaba ıspanak da mı kanserojendir! Aslında kanser riskine etkisi açısından ıspanaklı taze et yemeğiyle, işlenmiş et arasında pek fark yoktur. Bedende aynı tepkimelere neden olurlar. İşlenmiş et ne kadar tehlikeliyse, ıspanak da o kadar tehlikelidir. Ama ıspanak afiyetle tüketilir. Elbette ıspanağın kanser yapma riski azdır, tıpkı işlenmiş etin de kanser yapma riskinin az olması gibi. O halde işlenmiş ete karşı olmak tuhaf değil midir!

Sodyum nitrit etteki proteinlerde bulunan aminlerle tepkimeye girebilir. Ortaya kanserojen olan nitrözaminlerin çıkma olasılığı vardır. Aslında tüm fırtına burada kopuyor. Oysa bu sadece bir olasılıktır! “Birçok çalışmanın sonucunu bir araya getirdiğimizde, günde 50 gram işlenmiş et tüketildiği zaman kolon ve rektum kanserinde yüzde 17 artış olduğunu görüyoruz. Bu risk artışı kırmızı ette de neredeyse aynı. 100 gramda 1.17 civarında.” şeklinde açıklama yapıyor Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları Merkezi'nde bölüm şefi Dr. Kurt Straif. Kısaca kanser riskine etkisi açısından kırmızı et ile işlenmiş kırmızı et arasında pek fark görünmüyor. DSÖ işlenmiş kırmızı etin kanser riskini arttırdığını açıkladı. Bu doğru. Ama DSÖ kırmızı etin de kanser riskini arttırdığını açıkladı! Yani DSÖ kırmızı eti de tavsiye etmemektedir. Ama insanlar kırmızı etten kolay vazgeçmezler. İşlenmiş etin kanser riskini yüzde 17 arttırdığı verisi yüksek gelebilir. Oysa günde 10 veya daha az sigara içenlerde akciğer kanser riski 20 kat artıyor. Yani sigara içmek kanser riskini yüzde 2000 arttırır! Bu durumda insanların işlenmiş et endişesi biraz abartılı olabilir mi!

Aslında et endüstrisi sodyum nitritin olası yan etkilerini azaltmak için yeni yöntemler deniyor. Et işlemeye askorbat, sodyum eritorbat gibi antioksidanları da dahil ediyor. Bunlar C vitaminidir. Kanserojen olan nitrözamin oluşumunu önleyeceklerdir. Üstelik insanlar işlenmiş et tüketirken C vitamini de almış olurlar. Taze ette C vitamini yoktur!

Bazı insanlar için salam, sosis zehirdir. Çünkü onlar işlenmiş ettir. Bu insanlar afiyetle sucuklarını yerler. Sucuklar uzun süre bozulmadan kalabilir. Bu gerçekten harika. Sucuğun raf ömrünün uzun olmasını ve parlak kırmızı rengini korumasını sağlayan şey yine sodyum nitrittir. Sucuğa lezzet iyileştirici gıda katkı maddeleri eklenir ve ısıl işlem uygulanır. O insanlar farkında değildir ama sucuklar da işlenmiş etlerdir!

Laboratuvar ortamında hücrelerin bölünerek çoğalması sağlanabildi. Bir damla kas hücresinin çoğalarak ete dönüşmesi başarıldı! Bildiğimiz ete... Tadı ve protein yapısı gerçek etle aynı! Bu harika bir şey. Elbette bu yeni bir teknoloji. Dolayısıyla bu etin üretimi oldukça pahalı. Ama bu hep böyle kalmayacaktır. Teknoloji gelişim aşamasında. Gelecekte yapay eti üretmek ucuzlayacaktır. Öyle ki hayvan eti üretmekten daha ucuz olacaktır. Dolayısıyla et endüstrisi gelecekte yapay ete yönelmeye başlayacak. Hatta böylece hayvan öldürme zorunluluğu gündemden kalkmış olacaktır! Günümüzde işlenmiş ete bile karşı olan insanlar gelecekte yapay ete alışmakta epey zorlanacaktır!

İlgili Belgeler:
Gıdalarda Nitrat ve Nitrit
BESİNLER İLE NİTROZAMİNLERİN İNHİBİSYONU
DSÖ: Günde 50 gram kırmızı et kanser riskini yüzde 17 arttırıyor
WHO: Salam, sosis gibi işlenmiş etler kanser yapıyor
Sodyum nitrat – Vikipedi
İşlenmiş et - Vikipedi
Et Üretimini Yeniden Keşfetmek – Konferans

Bunlar da İlginizi Çekebilir:
Cep Telefonlarının Sağlığa Etkileri
Mikrodalga Fırınlar Kanser Yapar mı?
Nükleer Santraller



6 Nisan 2024 Cumartesi

Hırsları Özgüvensizliğe Dayalı Olanlar - Sahne

Jerry Seinfeld: Sakalı olan son son başkan kimdi?
George Costanza: Nixon.
JS: Hayır, gerçek kalın bir sakalı olan...
GC: Onunki de kalındı.
JS: Temel Reis'teki kaba sakal gibi uzun tam bir sakal!
GC: Fordmor.
JS: Kim?
GC: Artemis An Fordmor.
JS: Uydurdun diğ mi.
GC: Evet, ama böyle başkan ismi gibi di mi.
JS: Evet. Neden öyle kötü isimleri oluyor.
Woodrow, Grover, Millard...
GC: Başkanlık kötü isimlileri çekiyor.
Hırsları özgüvensizliğe dayalı olanları!  :-)
Erkeklerin klasik telafi çabası.  :-)
JS: O ayakkabıda yükseltici mi var.  :-)

14 Ocak 2024 Pazar

Şarj Etmek Gerekmeyen Pil – Haber

Çinli bir girişim, şarj ya da bakım gerektirmeden 50 yıl boyunca elektrik üretebileceğini iddia ettiği yeni bataryayı tanıttı.

Pekin merkezli Betavolt, nükleer bataryasının dünyada atom enerjisinin minyatürleştirilmesini
gerçekleştiren ilk batarya olduğunu ve 63 nükleer izotopu bir madeni paradan daha küçük bir modüle yerleştirdiğini söyledi.

Şirket, yeni nesil bataryanın pilot çalışma aşamasına girdiğini, sonunda telefonlar ve drone'lar gibi ticari amaçlı uygulamalar için seri üretileceğini söyledi.

Firma yaptığı basın açıklamasında, "Betavolt atomik enerji bataryaları havacılık, yapay zeka ekipmanları, tıbbi cihazlar, mikroişlemciler, gelişmiş sensörler, küçük drone'lar ve mikro robotlar gibi birçok senaryoda uzun ömürlü güç kaynağı ihtiyaçlarını karşılayabilir" dedi.

Bu yeni enerji inovasyonu, Çin'in yapay zeka teknolojik devriminin yeni turunda alanının en iyisi olmasına yardımcı olacak.

Batarya, ilk kez 20. yüzyılda keşfedilen bir süreç yoluyla çürüyen izotoplardan salınan enerjiyi elektriğe dönüştürerek çalışıyor.

Sovyetler Birliği ve ABD'deki bilim insanları bu teknolojiyi uzay araçları, sualtı sistemleri ve uzaktan kontrol edilen bilim istasyonlarında kullanılmak üzere geliştirmeyi başardılar ancak termonükleer bataryalar hem maliyetli hem de büyüktü.

Nükleer bataryaları minyatürleştirme ve ticarileştirme arayışı, Çin'in 2021'le 2025 arasında ülke ekonomisini güçlendirmek için tasarlanan 14. Beş Yıllık Plan'ı kapsamında ele alınırken, ABD ve Avrupa'daki araştırma kurumları da bu bataryaların geliştirilmesi için çalışıyor.

Betavolt, ilk nükleer bataryasının 15x15x5 milimetreküp boyutlarında 100 mikrowatt güç ve 3V voltaj sağlayabildiğini ancak 2025'e kadar 1 watt gücünde batarya üretmeyi planladığını söyledi.

Küçük boyutları, daha fazla güç üretmek için seri olarak kullanılabilecekleri anlamına geliyor ve şirket, asla şarj edilmesi gerekmeyen cep telefonları ve sonsuza kadar uçabilen drone'lar hayal ediyor. Betavolt'un iddiasına göre, katmanlı tasarımı aynı zamanda ani güç karşısında alev almayacağı ya da patlamayacağı anlamına gelirken, -60 ila 120 santigrat derecede değişen sıcaklıklarda da çalışabiliyor.

Şirket, "Betavolt'un geliştirdiği atom enerjisi bataryası kesinlikle güvenli, harici radyasyon içermiyor ve insan vücudundaki kalp pilleri, yapay kalpler ve koklealar gibi tıbbi cihazlarda kullanıma uygun" dedi.

Atomik enerji bataryaları çevre dostudur. Bozunma döneminden sonra 63 izotop, radyoaktif olmayan ve çevre için herhangi bir tehdit veya kirlilik oluşturmayan sabit bir bakır izotopuna dönüşüyor

Haber: Şarj etmeden 50 yıl boyunca güç üretebilen nükleer batarya geliştirildi


Deniz gemilerinin bir kısmı nükleer bataryayla çalışmaktadır. Koca uçak gemilerini bile yıllarca çalıştırabilmektedir nükleer bataryalar. Böylece yeni yakıt yüklemeye gerek kalmadan 20-40 yıl çalışabilmektedirler. Elbette bu kadar verimli bir enerji kaynağı olduğundan uzay istasyonlarında da kullanılmaktadır. Bu bataryalar hem büyük hem pahalı. Ama şimdi kullanıcıların erişebileceği fiyatlara ve boyutlara inme aşamasında görünüyor. Bir madeni paradan daha küçük boyutta üretilebilmiş. Bir telefona 50 yıl yetecek kapasitede bir enerji kaynağı. Pilin kapasitesinin bir telefonun ve ya bilgisayarın kullanım ömründen daha fazla olabilmesi ironiktir. Şirket pilin test aşamasında olduğunu belirtmiş. Önümüzdeki yıllarda seri üretime geçilecek.

Pil harici radyasyon içermiyor. Katmanlı tasarımından dolayı -60 ile 120 dereceye kadar güvenle kullanılabilecek. Günümüzde cep telefonlarının radyasyon yaydığına inanan insanlar vardır. Eskiden de tüplü televizyonların bile radyasyon yaydığına inanırlardı. Dolayısıyla bu pile güvenmekte isteksiz olacaklardır. Ama pilin kullanım pratikliğinden dolayı kullanmaya başlayacaklardır; cep telefonunun radyasyon yaydığına inanıp ama kullanmaları gibi.

Bu pilin seri üretimi başarılıp son kullanıcıya sunulabilirse endüstride büyük değişikliklere neden olacaktır. Enerji problemi büyük ölçüde ortadan kalkacaktır. “Büyük pil şirketleri bu gelişmeyi engelleyecektir. Çünkü onlar kullanıcının sürekli pil değiştirmesini isterler.” şeklinde düşünenler oluyor. İlginç bir teori. Buna şu açıdan bakalım: Thomas Edison alternatif akımın yayılmasını engellemeye çalıştı. Alternatif akım (AC), doğru akıma (DC) kıyasla daha verimli ve daha uzun mesafelere taşınabilir. Edison, DC'nin daha güvenilir olduğuna inanıyordu ve AC'nin kullanımını engellemek için bir kampanya başlattı. Edison, AC'nin tehlikeli olduğunu ve elektrik çarpmasına neden olabileceğini öne sürdü. Ayrıca, AC'nin uzun mesafelere taşınmasını zorlaştıran bir sorun olan voltaj dalgalanmaları ürettiğini iddia etti. Edison, AC'nin yayılmasını engellemek için bir dizi taktik kullandı. AC'yi destekleyen bilim adamlarını ve mühendisleri karaladı ve AC'nin tehlikelerini gösteren halk gösterileri düzenledi. Ayrıca, AC'nin kullanıldığı bazı şehirlerde elektrik dağıtım şebekelerini sabote etmek için adamlar tuttu. Edison'ın çabaları etkili oldu ve AC'nin erken benimsenmesini engelledi. Ancak, AC sonunda DC'nin yerini aldı ve günümüzde dünya çapında elektrik dağıtımında kullanılan en yaygın akım biçimi haline geldi. Thomas Edison'un GE şirketi de elbette alternatif akımı kullanmaya başladı! Evet, bazı pil şirketleri nükleer batarya teknolojisine ayak uyduramayacaktır. İflas edeceklerdir! Ama bazılarıysa durumu kabullenecektir. Ellerindeki sermayeyi, bu yeni teknolojiye yatıracaklardır. Onlar da nükleer pil üretmeye başlayacaklardır. Yani komplo teorisindeki gibi piyasa kontrol altında tutulabiliyor olsaydı yeni girişimler zaten olamazdı. Yeni teknolojiler hiç geliştirilemezdi!